Başlarken

Din konularının tartışılmasına karşıyım. Çekinceler, bilgiler ve karşı olunan konular yazılmalı ve gerisi yoruma ve akılcı düşünmeye bırakılmalıdır.Düşünen insan bunu anlayacak ve dinin nasıl bir olgu olduğunu düşünmeye başlayacaktır. Tartışmaların, insanları daha kemikleştirdiğine ve takım tutma psikolojisine ittiğine inanıyorum. Öyle bir noktaya geliniyor ki, yıllarca savunduğu/eleştirdiği dinin yanlışlığını/doğruluğunu anlasa bile, çevresinde yarattığı kimlik nedeniyle bunu kabul edemiyecektir.Suçlayıcı yazılar yazılmamalı, inanan insanlarıni nasıl inanmaya başladığı göz önüne alınmaldır. İnanmayanlar da, "inanmışların dünyasında" yaşama başladılar. Gerek çevre, gerek araştırma, gerek sorgulama düzeyleri ile bunu değiştirdiler. Yazılan yazılar inanları/inanmayanları "sorgulamaya" yöneltmeli, gerisine karışılmamalı. Sorgulama yetisinden sonra bile inanmaya/inanmamaya devam ediliyorsa, saygı duyulmalıdır. Zorla ikna etme gibi görev edinilmemeli. Özellikle "hafife alma" ve alaycılıktan" kaçınılmalıdır.Buradaki denemelerim "Din Olgusunu" tarihsel ve pratik olarak ele almak ve etkileşimlerini ortaya koymaktır. Amacım Kutsal kitapları tarihsel süreçle incelemek, ve nasıl oluşturulduğu konusunu araştırmaktır

31 Mart 2010 Çarşamba

Cennet-Dilmun

Sümer cenneti Dilmun “saf”, “temiz” ve “parlak” bir ülkedir. Orada ne hastalık ne de ölüm vardır. Burası islamiyetteki gibi ölümden sonra gidilecek yer değil, başlangıçta tanrıların yaşadığı yerdir.
Kitab-ı Mukaddes'teki “Aden bahçesi” ile birçok koşutluk gösteren Dilmun, tanrılar bahçesi düşüncesinin de Sümer kökenli olduğunu gösteriyor. Sümerleri yenen ve Sami kökenli bir halk olan Babiller de kendi ölümsüzlerinin yurdu olan “yaşayanlar diyarını” aynı Dilmun'a yerleştirdiler.
Dilmun ‘saf’, ‘temiz’ ve ‘parlak’ bir ülkedir – ne hastalık ne de ölümün bilinmediği bir ‘yaşayanlar ülkesi’. Buna karşın Dilmun’da hayvansal ve bitkisel yaşam için elzem olan tatlı su yoktur. Bunun üzerine Sumer’in büyük su tanrısı Enki, güneş tanrısı Utu’ya yerden tatlı su çıkarmasını ve toprağı doyurmasını emreder. Böylece Dilmun, yeşil, meyve yüklü tarlalar ve çayırlarla kaplı tanrısal bir bahçe haline gelir. Bu tanrı cennetinde Sumerler’in büyük ana-tanrıçası Ninhursag (olasılıkla Toprak Ana’nın kökeni) sekiz bitki filizlendirir.
Dilmun şu sözlerle anlatılıyor:
“Dilmun’da kuzgun sesini çıkarmaz,
İttudu kuşu, ittudu kuşu sesi çıkarmaz
Aslan öldürmez
Kurt kuzuyu kapmaz,
Oğlakları yutan yabani köpek bilinmez(…)
Güvercin başını eğmez
Gözü ağrıyan ‘gözüm ağrıyor’ demez,
Başı ağrıyan ‘Başım ağrıyor’ demez”
(Samuel Noah Kramer "SÜMERLERİN KURNAZ TANRISI ENKİ)

Eski Mısırlılar Güneş, Ay ve gökyüzünün birer tanrı olduğuna, yaşayan tüm varlıkların gökyüzünden geldiğine ve sonunda oraya döneceğine, en büyük tanrı Osiris'in seçtiği bazı kişileri öbür dünyada ölümsüz yaşamla ödüllendirdiğine inanırlardı.

Eski Ahid'de Cennet
Yaratılış 2:8
RAB Tanrı doğuda, Aden'de bir bahçe dikti. Yarattığı Adem'i oraya koydu.
Yaratılış 2:10
Aden'den bir ırmak doğuyor, bahçeyi sulayıp orada dört kola ayrılıyordu.
Yaratılış 2:15
RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem'i oraya koydu
Yaratılış 3:23
Böylece RAB Tanrı, yaratılmış olduğu toprağı işlemek üzere Adem'i Aden bahçesinden çıkardı.
Yaratılış 3:24
Onu kovdu. Yaşam ağacının yolunu denetlemek için de Aden bahçesinin doğusuna Keruvlar ve her yana dönen alevli bir kılıç yerleştirdi.
Yeşaya 51:3
RAB Siyon'u ve bütün yıkıntılarını avutacak. Siyon çölünü Aden'e, bozkırı RAB'bin bahçesine döndürecek. Orada coşku, sevinç, Şükran ve ezgi olacak
Hezekiel 28:13 tam bölüm
13 Sen Tanrı'nın bahçesi Aden'deydin. Yakut, topaz, aytaşı, Sarı yakut, oniks, yeşim, Laciverttaşı, firuze, zümrütle, çeşit çeşit değerli taşla bezenmiştin. Kakma ve oyma işlerin hep altındandı. Bunlar yaratıldığın gün hazırlanmışlardı
Hezekiel 31:9 tam bölüm
9 Sık dallarla o sedir ağacını güzelleştirdim. Tanrı'nın bahçesi Aden'deki bütün ağaçlar onu kıskandı.
Hezekiel 31:16 tam bölüm
16 Ölüm çukuruna inenlerle birlikte onu ölüler diyarına indirdiğimde, yıkılışının gürültüsünden ulusları titrettim. O zaman Aden Bahçesi'ndeki bütün ağaçlar, Lübnan'ın en seçkin, en iyi, bol sulanan ağaçları yerin derinliklerinde avunç buldu.
Hezekiel 31:18 tam bölüm
18 "'Aden ağaçlarından hangisi görkem ve yücelikte seninle boy ölçüşebilir? Ama sen de Aden ağaçlarıyla birlikte yerin derinliklerine indirilecek, sünnetsizlere, kılıçla öldürülmüşlere katılacaksın. "'İşte firavunla halkının sonu böyle olacaktır. Egemen RAB böyle diyor."
Hezekiel 36:35 tam bölüm
35 Şöyle diyecekler: Viran olan bu ülke Aden bahçesi gibi oldu; yıkılıp yerle bir olmuş, kimsesiz kalmış kentler yeniden güçlendiriliyor, içinde oturuluyor.
Yoel 2:3 tam bölüm
3 Önlerini ateş kavuruyor, Artları alev alev. Önlerinde Aden bahçesi gibi uzanan topraklar Artlarında ıssız çöllere dönüyor. Hiçbir şey onlardan kurtulamıyor.

Kuran'da Cennet
Kuran'da cennet iki şekilde geçmektedir.
Birincisi Adem ve Havvanın kovulduğu "Cennet".
İkincisi, Öldükten sonra yeryüzünde iyilere vaad edilen "Cennet"
Burada kavramların içi içe geçtiğini görüyoruz.Öldükten sonra vaadedilen yer ile Adem ile Havva'nın kovulduğu yer de benzerdir. Yani biri dünyada diğeri üst dünyada olan iki yer.
Bu cennet kavramlarının Sümer yazıtlarında anlatılan Cennet "Dilmum ile de benzerliği dikkat çekicidir..
Bakara(*) Sûresinin 35 . Ayetinde
Dedik ki: “Ey Adem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
A’râf Sûresinin 19 . Ayetinde
“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin. Fakat şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.”
A’râf Sûresinin 20 . Ayetinde
Derken şeytan, kendilerinden gizlenmiş olan avret yerlerini onlara açmak için kendilerine vesvese verdi ve dedi ki: “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedi kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.”
A’râf Sûresinin 22 . Ayetinde
Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi.
A’râf Sûresinin 27 . Ayetinde
Ey Âdemoğulları! Avret yerlerini kendilerine açmak için, elbiselerini soyarak ana babanızı cennetten çıkardığı gibi, şeytan sizi de saptırmasın. Çünkü o ve kabilesi, onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kılmışızdır.
Tevbe(*) Sûresinin 72 . Ayetinde
Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler vadetti. Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır.
Ra’d Sûresinin 23 . Ayetinde
Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler.
Tâ-Hâ Sûresinin 75,76 . Ayetinde
Her kim de O’na salih ameller işlemiş bir mü’min olarak varırsa, işte onlar için en yüksek dereceler, içinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. İşte bu günahlardan temizlenenlerin mükafatıdır.
Tâ-Hâ Sûresinin 115 . Ayetinde
Andolsun, bundan önce biz Adem’e (cennetteki ağacın meyvesinden yeme diye) emrettik. O ise bunu unutuverdi. Biz onda bir kararlılık bulmadık.
Tâ-Hâ Sûresinin 117 . Ayetinde
Biz de şöyle dedik: “Ey Adem! Şüphesiz bu (İblis) sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın; sonra mutsuz olursun.”
Tâ-Hâ Sûresinin 121 . Ayetinde
Bunun üzerine onlar (Adem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar. Adem Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı
Fâtır Sûresinin 33 . Ayetinde
Onlar, Adn cennetlerine girerler. Orada altın bilezikler ve incilerle süslenirler. Oradaki elbiseleri de ipektir.
Sâd Sûresinin 49,50 . Ayetinde
Bu bir öğüttür. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette güzel bir dönüş yeri, kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır.
Beyyine(*) Sûresinin 8 . Ayetinde
Rableri katında onların mükafatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükafat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur.

21 Mart 2010 Pazar

Sümer yazıtlarında geçen Endubsbar Tevrat'ta bulunan Peygamber Hezekiel mi?

Eski Sümer metinlerinde “evi deniz olan” anlamında betimlenen tanrı “ Ea”, yeryüzüne indikten sonra Enki adıyla tapınılmıştır. Enki’nin kendisi tarafından seçilerek görevlendirdiği katibi ise Endubsar adlı bir kişidir. Bu kişinin sıfatı da peygamberliktir. Endubsar, Erudu kentinde yaşayan ve özellikle çivi yazılı tabletlerde Erudulu olarak adı geçen Udbar’ın oğludur. O çağlarda Enki’nin onu katibi olarak çağırması adına “yemin” adıyla belirtilen bir tablet hazırlar. Enki’nin onunla konuşması esnasında ezoterik bilgilerini işleyecek ayet şeklinde tabletler hazırlar.

Enki’ye yemin şeklinde hazırladığı ilk tabletin girişinde ”…Enki’nin kulu, usta yazıcı Endubasar’ın sözleridir…” şeklinde başlayan metinde ”…Büyük afetten sonraki yedinci yılın ikinci ayın onyedinci gününde büyük tanrı, insanoğlunun hayırhah biçimlendiricisi, her şeye gücü yeten ve iyiliksever efendim, Enki tarafından çağrıldım…” şeklinde ifadelerle Enki’nin kendisini çağırdığını ve ona bazı bilgiler verdiğini ele alır. Endubasar, tabletin devamında”…Kötülük rüzgarı şehre doğru yaklaşırken Eridu’dan çorak steplere kaçabilmiş olan az sayıda insanın arasındaydım. Ateş yakmak için çalı çırpı toplamak üzere kıra doğru uzaklaştığım bir sırada başımı kaldırıp baktım ki ne göreyim, güneyden bir kasırga çıkageldi. Çevresinde kırmızımsı bir parlaklık vardı ve hiç ses çıkartmıyordu. Yere eriştiğinde karnından dört tane dik ayak çıktı ve parlaklık kayboldu. Kendimi yere atıp yüz üstü kapaklandım çünkü bunun bir ilahı görünüm olduğunu biliyordum. Başımı kaldırıp, bakınca yanıbaşımda iki ilahı elçinin durmakta olduğunu gördüm. Yüzleri insan yüzüydü. Ve giysileri cilalı tunç gibi parlamaktaydı. Bana adımla seslenip şöyle dediler: Büyük tanrı, Efendi Enki tarafından çağrılıyorsun. Korkma çünkü kutsandın…” şeklinde başından geçenleri kısa olarak belirtir. Tabletin devamında ise”…Seni alıp göğe çıkarmaya ve onun Magan ülkesinde, Magan nehrinin ortasındaki adanın üstüne, savakların olduğu yerdeki meskenine götürmeye geldik…Ve onlar konuşurken, kasırga ateşten bir atlı arabaymışçasına kendini yükseltip gitti. Her biri bir elimden tutup beni kaldırdılar, beni yer ve gök arasında kartalların süzüldükleri gibi hızla taşıdılar. Toprağı ve suları, ovaları ve dağları görebiliyordum. Beni büyük tanrının meskeninin girişindeki adanın üstünde yere indirdiler. Ellerimi bıraktıkları anda daha önce eşini benzerini göremediğim bir parlaklık beni sarıp yere çaldı, yaşam nefesim boşalmışçasına yere yığıldım…” şeklinde ifadeler yazılmıştı.Tabletin tamamında Endusbar ile Enki arasında geçen konuşmalar yer almaktadır. Enki’yle birebir yaptığı diyalogları daha sonra tabletlere işleyerek ezoterik bir bilgi kitabı olmasına önder olur.

Ancak Enki’nin bilgilerinden oluşan tabletlerin kaybolduğu söylenmektedir. Zecharia Sitchin "Enki'nin Kayıp Kitabı" adındaki eserinde dağınık ve parça parça olan bu tabletleri birleştirmiş ve destansı bir yapıt ortaya çıkarmıştır.

Endubsar’ın tanrılar ya da uzaylılarla yaptığı bu birebir görüşmesinin aynısını Müsevilerin kitabı Tevrat’ta da görebilirsiniz:

Tevrat’ta krallar bölümünde Peygamber(Kral) Hezekiel’in de başından benzeri bir olay geçer. Tevrat’ta bu olayPeygamberler(Krallar) Kitabının "Hezekiel" bölümünde(1) şöyle anlatılıyor:
1 Otuzuncu yılda, dördüncü ayın beşinci günü Kevar Irmağı kıyısında sürgünde yaşayanlar arasındayken gökler açıldı, Tanrı'dan gelen görümler gördüm.
2 Kral Yehoyakin'in sürgünlüğünün beşinci yılında, ayın beşinci günü,
3 Kildan ülkesinde, Kevar Irmağı kıyısında RAB Buzi oğlu Kâhin Hezekiel'e seslendi. RAB'bin eli orada onun üzerindeydi.
4 Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu.
5 En ortasında insana benzer dört canlı yaratık duruyordu;
6 her birinin dört yüzü, dört kanadı vardı.
7 Bacakları dimdikti, ayakları buzağı ayağına benziyor ve cilalı tunç gibi parlıyordu.
8 Dört yanlarında, kanatların altında insan elleri vardı. Dördünün de yüzleri, kanatları vardı.
9 Kanatları birbirine değerek dosdoğru ilerliyor, ilerlerken sağa sola dönmüyordu.
10 Her yaratığın dört yüzü vardı: Önde dördünün yüzü insan yüzüne, sağda dördünün aslan yüzüne, solda dördünün öküz yüzüne, arkada dördünün kartal yüzüne benzer bir yüzü vardı.
11 Yüzleri böyleydi. Kanatları yukarıya doğru açılmıştı. Her yaratığın iki kanadı yanda öbür yaratıkların kanadına değiyor, iki kanatla da bedenlerini örtüyordu.
12 Her biri dosdoğru ilerliyordu. Ruhları onları nereye yönlendirirse, sağa sola sapmadan oraya gidiyorlardı.
13 Canlı yaratıkların görünüşü yanan ateş közleri ya da meşale gibiydi. Ateş yaratıkların ortasında hareket ediyordu; ışık saçıyor ve içinden şimşekler çakıyordu.
14 Yaratıklar şimşek çakar gibi hızla ileri geri gidip geliyorlardı.
15 Bu dört yüzlü yaratıklara bakarken, her birinin yanında, yere değen bir tekerlek gördüm.
16 Tekerleklerin görünüşü ve yapısı şöyleydi: Sarı yakut gibi parlıyorlardı ve dördü de birbirine benziyordu. Görünüşleri ve yapılışları iç içe girmiş bir tekerlek gibiydi.
17 Hareket edince yaratıkların baktıkları dört yönden birine doğru sağa sola sapmadan ilerliyordu.
18 Tekerleklerin kenarı yüksek ve korkunçtu; hepsi çepeçevre gözlerle doluydu.
19 Canlı yaratıklar hareket edince, yanlarındaki tekerlekler de hareket ediyordu; yaratıklar yerden yükseldikçe, tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu.
20 Ruhları onları nereye yönlendirirse oraya gidiyorlardı. Tekerlekler de onlarla birlikte yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi.
21 Yaratıklar hareket ettiğinde onlar da hareket ediyor, yaratıklar durduğunda onlar da duruyor, yaratıklar yerden yükseldiğinde onlar da yükseliyordu. Çünkü yaratıkların ruhu tekerleklerdeydi.
22 Kubbeye benzer, billur gibi parlak ve korkunç bir şey canlı yaratıkların başları üzerine yayılmıştı.
23 Kubbenin altında kanatlarının biri öbürünün kanatlarına doğru açılmıştı. Her birinin bedenini örten başka iki kanadı vardı.
24 Yaratıklar hareket edince, kanatlarının çıkardığı sesi duydum. Gürül gürül akan suların çağıltısını, Her Şeye Gücü Yeten'in sesini, bir ordunun gürültüsünü ansıtıyordu. Durunca kanatlarını indiriyorlardı.

.

20 Mart 2010 Cumartesi

Tevrat'taki Peygamber Hezekiel Kuran'da var mı?

Hezekiel'in Ölüleri Diriltmesi:Hezekiel'in ölüleri diriltmesi Tevrat'ta Hezekiel 37 'de şöyle anlatılıyor:37: 1 RAB'bin eli üzerimdeydi, Ruhu'yla beni dışarı çıkardı,kemiklerle dolu bir ovanın ortasına koydu.37: 2 Beni onların arasında her yöne dolaştırdı. Ovada her yereyayılmış, tamamen kurumuş pek çok kemik vardı.37: 3 RAB, "İnsanoğlu, bu kemikler canlanabilir mi?" diye sordu.Ben, "Sen bilirsin, ey Egemen RAB" diye yanıtladım.37: 4 Bunun üzerine, "Bu kemikler üzerine peygamberlik et" dedi,"Onlara de ki, 'Kuru kemikler, RAB'bin sözünü dinleyin!37: 5 Egemen RAB bu kemiklere şöyle diyor: İçinize ruh koyacağım,canlanacaksınız.37: 6 Size kaslar verecek, üzerinizde et oluşturacağım, sizideriyle kaplayacağım. İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız. Ozaman benim RAB olduğumu anlayacaksınız."37: 7 Böylece bana verilen buyruk uyarınca peygamberlik ettim. Benpeygamberlik ederken bir gürültü oldu, bir takırtı duyuldu.Kemikler birbirleriyle birleşiyordu.37: 8 Baktım, işte üzerlerinde kaslar, etler oluşuyor, üstlerinideri kaplıyordu. Ama onlarda ruh yoktu.37: 9 Sonra bana şöyle dedi: "Rüzgara peygamberlik et,insanoğlu, peygamberlik et ve de ki, 'Egemen RAB şöyle diyor: Eyrüzgar, gel dört yandan es. Bu öldürülmüşlerin üzerine üfle ki canlansınlar!"37: 10 Böylece bana verilen buyruk uyarınca peygamberlik ettim.Onların içine soluk girince canlanıp ayağa kalktılar. Çok,çok büyük bir kalabalık oluşturuyorlardı.37: 11 Sonra bana, "İnsanoğlu, bu kemikler bütün İsrail halkını simgeliyor" dedi, "Onlar, 'Kemiklerimiz kurudu, umudumuz yok oldu, bittik diyorlar.37: 12 Bu yüzden peygamberlik et ve onlara de ki, 'Egemen RAB şöyle diyor: Ey halkım, mezarlarınızı açıp sizi oradan çıkaracak, İsrail ülkesine geri getireceğim.37: 13 Mezarlarınızı açıp sizi çıkardığım zaman benim RAB olduğumuanlayacaksınız, ey halkım.37: 14 Ruhumu içinize koyacağım, canlanacaksınız. Sizi kendiülkenize yerleştireceğim. O zaman, bunu söyleyenin ve yapanın benRAB olduğumu anlayacaksınız." Böyle diyor


RABBakara(*) Sûresinin 243 . AyetindeBinlerce kişi oldukları halde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah onlara “ölün” dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler.
Ayet'le ilgili olaylarin ne vesileyle, ve hangi halklar için söz konusu oldugunu, bildirmemis, içerigini açiklamamistir. Onun açiklamayip bos biraktigi seyleri, Kur'an yorumculari doldurmuslardir.

Örnegin Diyanet Vakfi'nin ayet'le ilgili açiklamasina göre, güya Daverdan diye bilinen bir yerde bulasici bir hastalik çikmis ve kasaba halki bu yüzden oradan kaçmis ve fakat Tanri onlari öldürmüs, sonra da ibret için diriltmistir (Bkz. Türkiye Diyanet Vakfi Yayinlari'ndan Kur'an çevirisi).
Celaledin es Süyuti, Abulfida, al-Talabi, Abu Ishak vs... gibi yazarlarin anlattiklarina göre ise, güya Israilogullarindan bir grup, sari bir hastalik nedeniyle (ya da din adina savasmaktan kaçmak için) bulunduklari yeri terketmisler, Tanri da onlarin tümünü, bu yüzden, öldürmüstür. Bütün bir vadi ölü kemikleriyle dolduktan bir süre sonra oradan geçmekte olan Hezekiel, bu kemikleri görünce üzüntüye düsmüs ve aglamaga baslamistir. Tanri onun bu haline acimis ve kendisine, bu kemiklere seslenmesini ve seslendigi an onlari diriltecegini bildirmistir. Hezekiel de öyle yapmis, yaptigi an kemikler canlanip insan sekline girmislerdir.Kuranda adı iki defa geçen Zülkifl peygamber'in Hezekiel olduğu görüşüde vardır.

18 Mart 2010 Perşembe

Tarihte "Sağ" ın Kutsallığı

Sümerlerde (ve sonra Hititlerde) kurbanın sağ kısmı önem taşımakta; Sümerler, sunmadan önce dualarını kurbanın sağ kulağına mırıldanmaktaydılar. Kurbanın sağ kol veya sol kol ile tutularak taşınması; yöneticilerin oturum veya yürüyüş düzeninde ‘sağ’ veya ‘sol’da bulunmak; ‘sağ kol’ olmak. . . yön düzenini çok önemseyen eski toplumun kurban bağıntısında karşımıza çıkan uygulamalarıydı.

Sümerlerde Tanrılara Kurban kesiyor, sağ kalça ve iç organlar Tanrıya takdim edilir gerisi dağıtılır.
Bu durum İncil(Eski Ahid) de şöyle geçiyor:
Levililer 7:32
Esenlik kurbanlarınızın sağ budunu bağış olarak kâhine vereceksiniz.

'Sağ ve Sol' yön ayrımını Hititlerde de kullanılmıştı. Eski Ahit'te Tanrının 'sağ el'inin güçlü oluşu üzerine sayısız yineleme de vardır.
Musa döneminde ise, Musa’nın tanrısının da “sol eli” değil, “sağ eli” çok daha güçlüydü.
Mısırdan Çıkış 15/6
"Senin sağ elin, ya RAB,
Senin sağ elin korkunç güce sahiptir.
Altında düşmanlar kırılır
15: 12 Sağ elini uzattın, Yer yuttu onları.

Yine Eski Ahid'e Göre "Sağ" Kavramı:

Levililer 8:23
Musa koçu kesti. Kanını Harun'un sağ kulak memesine, sağ elinin ve sağ ayağının baş parmaklarına sürdü

Levililer 8:24
Sonra Harun'un oğullarını öne çıkardı. Onların da sağ kulak memelerine, sağ ellerinin ve ayaklarının baş parmaklarına kan sürdü. Artan kanı sunağın her yanına döktü

Yasa'nın Tekrarı 33:2
Şöyle dedi:
"RAB Sina Dağı'ndan geldi,
Halkına Seir'den doğdu
Ve Paran Dağı'ndan parladı.
On binlerce kutsalıyla birlikte geldi,
Sağ elinde halkı için alev alev yanan ateş vardı.

1. Krallar 2:19
Bat-Şeva, Adoniya'nın dileğini iletmek üzere Kral
Süleyman'ın yanına gitti. Süleyman annesini karşılamak için ayağa
kalkıp önünde eğildikten sonra tahtına oturdu. Annesi için de sağ
tarafına bir taht koydurdu

2. Krallar 12:9
Kâhin Yehoyada bir sandık aldı. Kapağına bir delik açıp
sunağın yanına, RAB'bin Tapınağı'na girenlerin sağına
yerleştirdi. Kapıda görevli kâhinler RAB'bin Tapınağı'na
getirilen bütün paraları sandığa atıyorlardı

Mezmurlar 16:8
Gözümü RAB'den ayırmam,
Sağımda durduğu için sarsılmam

Mezmurlar 16:11
Yaşam yolunu bana bildirirsin.
Bol sevinç vardır senin huzurunda,
Sağ elinden mutluluk eksilmez

Mezmurlar 17:7
Göster harika sevgini,
Ey sana sığınanları saldırganlardan sağ eliyle kurtaran!

Mezmurlar 18:35
Bana zafer kalkanını bağışlarsın,
Sağ elin destekler,
Alçakgönüllülüğün yüceltir beni.


Mezmurlar 20:6
Şimdi anladım ki, RAB meshettiği kralı kurtarıyor,
Sağ elinin kurtarıcı gücüyle
Kutsal göklerinden ona yanıt veriyor

Mezmurlar 21:8
Elin bütün düşmanlarına erişecek,
Sağ elin senden nefret edenlere uzanacak.

Mezmurlar 26:10
Onların elleri kötülük aletidir,
Sağ elleri rüşvet doludur.

Mezmurlar 44:3
Onlar ülkeyi kılıçla kazanmadılar,
Kendi bilekleriyle zafere ulaşmadılar.
Senin sağ elin, bileğin, yüzünün ışığı sayesinde oldu bu;
Çünkü sen onları sevdin

Mezmurlar 45:4
At sırtında görkeminle, zaferle ilerle,
Gerçek ve adalet uğruna
Sağ elin korkunç işler göstersin

Mezmurlar 48:10
Adın gibi, ey Tanrı, övgün de
Dünyanın dört bucağına varıyor.
Sağ elin zafer dolu

Mezmurlar 60:5
Kurtar bizi sağ elinle, yardım et,
Sevdiklerin özgürlüğe kavuşsun diye

Mezmurlar 63:8Canım sana sımsıkı sarılır,
Sağ elin bana destek olur.

Mezmurlar 73:23
Yine de sürekli seninleyim,
Sağ elimden tutarsın beni

Mezmurlar 74:11
Niçin geri çekiyorsun elini?
Çıkar sağ elini bağrından, yok et onları!

Mezmurlar 89:13
Kolun güçlüdür,
Elin kudretli, sağ elin yüce

Mezmurlar 89:25
Sağ elini denizin,
Irmakların üzerine egemen kılacağım

219. Yeşaya 41:10
Korkma, çünkü ben seninleyim,
Yılma, çünkü Tanrın benim.
Seni güçlendireceğim, evet, sana yardım edeceğim;
Zafer kazanan sağ elimle sana destek olacağım

Yeni Ahid'e Göre "Sağ" Kavramı

Matta 22:44
'Rab Rabbim'e dedi ki,
Ben düşmanlarını
Ayaklarının altına serinceye dek
Sağımda otur.

Matta 25:34
"O zaman Kral, sağındaki kişilere, 'Sizler, Babam'ın kutsadıkları,
gelin!' diyecek. 'Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan
egemenliği miras alın!

Matta 26:64
İsa, "Söylediğin gibidir" karşılığını verdi. "Üstelik size şunu
söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu'nun, Kudretli Olan'ın sağında
oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz."

Markos 14:62
İsa, "Benim" dedi. "Ve sizler, İnsanoğlu'nun Kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz

Markos 16:19
Rab İsa, onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı'nın
sağında oturdu.

Luka 22:69
Ne var ki, bundan böyle İnsanoğlu, kudretli Tanrı'nın sağında
oturacaktır

Elçilerin İşleri 2:25
O'nunla ilgili olarak Davut şöyle der:
'Rab'bi her zaman önümde gördüm,
Sağımda durduğu için sarsılmam

Elçilerin İşleri 2:33
O, Tanrı'nın sağına yüceltilmiş, vaat edilen Kutsal Ruh'u Baba'dan almış ve
şimdi gördüğünüz ve işittiğiniz gibi, bu Ruh'u üzerimize dökmüştür

Elçilerin İşleri 5:31
İsrail'e, günahlarından tövbe etme ve bağışlanma fırsatını vermek için
Tanrı O'nu Önder ve Kurtarıcı olarak kendi sağına yükseltti.

Elçilerin İşleri 7:55
Kutsal Ruh'la dolu olan İstefanos ise, gözlerini göğe dikip Tanrı'nın
görkemini ve Tanrı'nın sağında duran İsa'yı gördü.

İbraniler 8:1-2
Söylediklerimizin özü şudur: Göklerde, Yüce Olan'ın tahtının sağında
oturan, kutsal yerde, insanın değil, Rab'bin kurduğu asıl tapınma çadırında görev
yapan böyle bir başkâhinimiz vardır.


Kuran'a göre "Sağ" Kavramı:


Ankebût Sûresinin 48 . Ayetinde
Sen şu Kur’an’dan önce hiçbir kitap okumuyor ve onu sağ elinle yazmıyordun. (Okuyup yazsaydın) o takdirde batıl peşinde koşanlar, şüpheye düşerlerdi

Meryem Sûresinin 52 . Ayetinde
Ona, Tûr dağının sağ tarafından seslendik ve kendisi ile gizlice konuşmak için kendimize yaklaştırdık.

Tâ-Hâ Sûresinin 80 . Ayetinde
(Allah şöyle dedi:) “Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık, size Tûr’un sağ yanını vadettik ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik


İsrâ Sûresinin 71 . Ayetinde
Bütün insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. (O gün) her kime kitabı sağından verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar

Ayrıca islam geleneklerinde:

Yatakta sağa dönük yatılmalı, Yataktan sağ ayakla çıkılmalı, ayakkabılar sağ ayaktan başlıyarak giyilmeye başlanmalı, yemek sağ elle yenmeli, su sağ elle tutulan bardakta içilmeli,birisine ikramda bulunurken sağ taraftan başlanmalı, eşikten girilirken ve ya çıkılırken sağ adımla yapılmalı,hurma yerken hurma sağ elle tutulmalıdır..

16 Mart 2010 Salı

Sünnet'in Kökeni

Sünnetin ilk ortaya çıkışı kesin olarak bilinmesede ilk bulgular Mısır'ı işaret etmektedir. Eski Mısırda Erkek cinsel organı, bereketin ve gücün sembolü sayılmıştır. Törenlerde ve ayinlerde Erkek cinsel organının kuklaları taşınmıştır. Hindistan'dan Eski Yunana kadar Erkek cinsel organının önemli yeri olduğu bilinmektedir. Anadolu'da özellikle Hermes heykelinde cinsel organ sertleşmiş olarak betimlenmiştir.Eski Mısır'da Tanrıya bağlılık göstergesi olarak bu organdan küçük bir parça kesilir ve tanrıçalara armağan edilirdi. Daha sonra terkedilmiş olmasına rağmen kadınlarda da sünnete rastlanmakta Mısır'da..

Sünnetin Yahudiliğe geçişi, Tevrat'da Yaratılış 17 de şöyle anlatılıyor:
1 Avram doksan dokuz yaşındayken RAB ona görünerek, "Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı'yım" dedi, "Benim yolumda yürü, kusursuz ol.2 Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek, soyunu alabildiğine çoğaltacağım."3 Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı,4 "Seninle yaptığım antlaşma şudur" dedi, "Birçok ulusun babası olacaksın.5 Artık adın Avram değil, İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım.6 Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak.7 Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım.8 Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım."9 Tanrı İbrahim'e, "Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız" dedi,10 "Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek.11 Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.12 Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dahil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.13 Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak.14 Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir."15 Tanrı, "Karın Saray'a gelince, ona artık Saray demeyeceksin" dedi, "Bundan böyle onun adı Sara olacak.16 Onu kutsayacak, ondan sana bir oğul vereceğim. Onu kutsayacağım, ulusların anası olacak. Halkların kralları onun soyundan çıkacak."17 İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, "Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?" dedi, "Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?"18 Sonra Tanrı'ya, "Keşke İsmail'i mirasçım kabul etseydin!" dedi.19 Tanrı, "Hayır. Ama karın Sara sana bir oğul doğuracak, adını İshak koyacaksın" dedi, "Onunla ve soyuyla antlaşmamı sonsuza dek sürdüreceğim.20 İsmail'e gelince, seni işittim. Onu kutsayacak, verimli kılacak, soyunu alabildiğine çoğaltacağım. On iki beyin babası olacak. Soyunu büyük bir ulus yapacağım.21 Ancak antlaşmamı gelecek yıl bu zaman Sara'nın doğuracağı oğlun İshak'la sürdüreceğim."22 Tanrı İbrahim'le konuşmasını bitirince ondan ayrılıp yukarıya çekildi.23 İbrahim evindeki bütün erkekleri -oğlu İsmail'i, evinde doğanların, satın aldığı uşakların hepsini- Tanrı'nın kendisine buyurduğu gibi o gün sünnet ettirdi.24 İbrahim sünnet olduğunda doksan dokuz yaşındaydı.25 Oğlu İsmail on üç yaşında sünnet oldu.26 İbrahim, oğlu İsmail'le aynı gün sünnet edildi.27 İbrahim'in evindeki bütün erkekler -evinde doğanlar ve yabancılardan satın alınanlar- onunla birlikte sünnet oldu.Görüldüğü gibi Yahudilere sünnet geleneği Mısırdan geçmiştir.

Kur'anda sünnetle ilgili bir ayet yoktur. Araplar bu geleneği Mısır'lılardan aldıkları için yazma gereği duyulmamıştır.Muhammed'in şöyle dediği hadislerde yer alır:(Ahmed İbn Hanbel, Müsned, 5/75)"Sünnet, erkek için sünnettir, kadın içinse onurdur"
Bununla birlikte Muhammet cinsel isteği azalttığı için kadının sünnetinde ileri gidilmemesini istediği belirtilmiştir.(Ebu Davud, Sünen Kitabu'l-Edeb/179-5271)